Oğuzhan Kılıçarslan Makaleleri

Köylü ve Gurbetçi Arasında Anlayış Sorunu

Pek çoğumuz yaz geldiği zaman turistik yerlerden ziyade memleketimizi ön plana alırız tatil için. Kimimizin tatili fındık toplamaktır, kimimizin deniz, kimimizin Karadeniz turu.

Yöremizin nüfusu yaz aylarında gurbetten gelenlerle birlikte 5 katı artıyor. Bununla birlikte gurbetten gelen bazı insanların o şahşahalı gösterişleri köylerde bazen sorun yaratıyor. Birbirimizi çekemediğimiz her zaman geçerli iken bu tip gösterişlerde daha çok ön plana çıkıyor. Özellikle sürekli köyde kalıp yaşayanlar gurbetten gelenlerin durumuna özenirken, gurbetten gelenler ise memleketlerine gelmenin keyfini yaşamanın yada köydeki ana babasına yardımın derdine düşmekte.

Özellikle fındık zamanı gezme amaçlı köye gelen pek çok kişi köy içinde çekilememezlikleri de beraberinde getiriyor. Fındık çilesiyle uğraşanlar yolda karşılaştıkları gurbetçilerin denize yada gezmeye gittiklerini duyduklarında ya inceden inceden laf yedirmekte yada onlara imrenerek bakmakta. Pek çoğumuzun yaşadığı bu durum aslında sorun gibi görünmese de iç dünyamızda birer sorun haline gelmekte.

“Falancalar köye gelmiş altlarında şahane araba gezmeye gidiyorlardı.” “Biz iş yapalım onlar köye gezmeye gelsinler bu yeni kuşak bir alem.” “Önce işinizi bitirin sonra vakit kalırsa gezersiniz (Bu lafa ekleme yapacağım bu çok büyük bir yalan köyde işin bittiği ne zaman görülmüş 🙂 )” “Köye gezmeye mi gelmişler fındığa mı bizimkilere de kötü örnek oluyorlar” “Bir havaları vardı ki sormayın sonradan görme işte böyle oluyor.” “Yanımızdan geçti bir kornaya bile basıp selam vermedi.” “Biz fındıkla boğuşalım, şunlara bak ha bire gezip dursunlar yörenin doğasına aykırı geleneklere aykırı bu yaptıkları.”

Üstte örneklerini verdiğim cümleler yöremizdeki bu kısır çekişmenin birebir örnekleridir. İşte bu laflar aslında iç içe oturan pek çok aile için içsel sorunları da beraberinde getirmekte. Gurbette yorulup 15-25 gün aralığında tatil hak edenler birde memlekette mi yorulacağız gezmeye geldik derken , sürekli köyde kalıp sürekli çalışan ve gezmeyi hayal olarak gören emektar köylüler ise onların bu gezmelerine imrenerek iç çekmekte yada kendilerine de kötü örnek oldukları yönünde eleştirmekteler.

Bu durumda kim haklı kim haksız net olarak yorum yapmaktan kaçınacağım fakat her iki tarafından haklı olduğu noktalar var. Gurbetçileri savunacak olursam elbette 1 sene çalışıp hak ettikleri izinde birde fındık yorgunluğuna girmek istememeleri doğaldır. Aynı durumda olup ana ve babasına yardım için fındık bahçesine girenlerde yok değildir fakat bu bir tercih meselesidir. Başlarında duran büyüklerinin de bu olaya nasıl baktığı çok önemlidir. Büyükleri vefat edenler tamamen özgür iradelerine kalsa da büyüklerinin bahçeye sokamayacağını bildikleri evlatlarına karışmayarak ses olsun, kalabalık olsun diye ses etmedikleri aile yapısı da çok. Öteki cepheye gelecek olursak sürekli köyde kalıp köyün her türlü cefasını çeken emektar köy halkı da o kadar çalışmanın içinde o gezenlere imrenmekte haklı. Hoş işi bırakıp gezme konusunda da tercih hakları mevcut fakat yöremizde işleyen demir işten vazgeçmek niyetinde değildir hiçbir zaman. Eskilerinden çalışmayı gören büyüklerimiz imkanını buluyorsa 90 yaşında bile bahçeye girmeye devam ediyor. Onlara gelin sizi gezdirelim desek boş geliyor. Çünkü onların gelenek görenekleri bu yönde gelişmiş ve yerleşmiş artık değişmesi de çok zor. Fakat bu değişimin içine yavaş yavaş girmeye başlıyoruz. Kuşaklar değişiyor büyükler birer birer göçüyor ufak dediklerimiz ise büyüyerek onların yerine geçiyor. Yeni kuşağın memlekete bakış açısı daha farklı. İşte bu fark ile yeni dönemin kısır çekişme içine girip girmeyeceği de belli olacak.

Fındık toplamanın amaçları için de 3 amaç görüyorum. Birincisi bahçesi büyük olanların 1 senelik gelirlerini çıkarma çabası. İkincisi memlekete gelme ve gezme giderlerini çıkarma çabası. Üçüncüsü ise ata toprağı ALLAH’ın verdiği fındık sele mi gidecek diye düşünenlerin çabası. Fakat özellikle bu sene fındığın para etmemesi ve çok komik bir rakam düşmesi herkesin ümit ve çabalarını boşa çıkardı. O kadar yorgunluğun kurutmanın koşturmanın harcamanın karşılığı asla bu olmamalıydı. Rekolte çok ise devlet olarak gerekli önlemleri alıp daha fazla ihracat kolları yaratmalısın ki bu kadar çiftçi başını ellerinin arasına alıp kara kara düşünmek zorunda kalmasın. Devlet anadır, devlet babadır. Evladına bakmak onu düşünmek zorundadır.

Fındığın bu toplanış amaçları içerisindeki düşünceler bu kısır çekişmelerinde ana kaynaklarından birisini oluşturmaya devam ediyor ve öyle görünüyor ki bir süre daha edecek. Önceki yazımda söylemiştim fındığın para etmemesi pek çok kişiyi fındıktan kaçırttı ve kaçırtmaya da devam edecek. 35 yaş kuşağı olan dönem üst kuşağa geldiğinde düşünceler tamamen değişecek köy yapısı iyice tatil yöresi havasına bürünecek. Memleketinde kalıp sadece fındık düşünenler aldıkları 3’te 1 oranındaki bahçelerden geçinmeye devam edecek geri kalan kısım ise fındığın para etmesine göre görüşünü şekillendirecek.

İşte bizlerin tüm bu kısır çekişmeler içinde yapacağı en önemli şey birlik olarak fındık piyasasını oluşturanlara karşı dimdik durmaktır. Öyle ki bu ücret politikası köylerdeki gezme, toplama olaylarını bile şekillendirirken bizlerin sorunun ana kaynağını görmezden gelmesi mümkün değildir. Çünkü kimsenin bir fiyat politikası ile insanların iç dünyası ve huzuruyla oynamaya hakkı yok. O fındık öyle bir emek ürünü iken hele buna hiçbir kimsenin hakkı yok.

Bu çekişmeler içerisinde kalmayalım, herkesin tercih haklarına saygılı olalım. Gezmek isteyen gelsin köyünde gezsin. Akdeniz ve Ege bölgesine kazandıracağını memleketine kazandırsın. Toplamak isteyen de yine tercih hakkına saygı duyularak toplasın. Bizler birbirimize ince laf sayarak hiçbir yere varamayız ancak kendi nefsimizi tatmin ederiz. Karşı taraftakilerde ise memlekete soğukluk oluştururuz. Sonuçta öyle bir gün gelir ki bu topraklar kalabalık olur ama bomboş yaşanır. Fındık toplayanlar da gezme hakkını kullansın o imkanı şartları oluşturarak. Köyün işleri asla bitmez. Hava atan gurbetçilere de gelecek olursak herkes kendisini biliyor, gerçekten hava atmak için uğraşanlar bilsinler ki nefislerini tatmin etmekten başka bir şey yapmış olmayacaklardır. İmrendirmenin ne kadar kötü bir huy olduğu zaten ortada. ALLAH’ın verdiği mal mülk ALLAH’ın aldığı zamana kadar senindir. Vay ki onun kıymetini bilmeyip ALLAH’ın kullarına üstünlük taslamak için kullananların haline…

Saygılarımla

Bir önceki yazımız olan Giresun Neden Mi Geri Kaldı? başlıklı makalemizde giresun neden mi geri kaldı?, Köşe Yazısı ve makalesi hakkında bilgiler verilmektedir.