Oğuzhan Kılıçarslan Makaleleri

Dernekler Can Çekişiyor!

Son günlerde pek çok Görele ve Giresun derneğinin yanında Şile derneklerini de dolaşıyorum. Malum web sitesi kurduğumdan ikili ilişkiler için gitmem gerekiyor görüşmelere.

İş için gittiğim pek çok dernekte sohbet koyulaşıyor haliyle. Dönüp dolaşıp geliyoruz dernek meselelerine. Şahsım da kendi köy derneğimin içinde aktif olarak rol aldığımdan sorunları biliyorum. Sanıyordum ki sadece bizde var. Meğer piyasa neymiş öyle. Biz iyiymişiz bile…

Dernekler artık can çekişen kurumlar haline gelmiş. Bu yazıdan dolayı eleştiri gelebileceğini tahmin ediyorum fakat yazmaktan da kendimi alamıyorum.

Dernekler içinde acayip bir gruplaşma başlamış durumda. Derneği yönetenler ise o insanlar arasından sıyrılıp sorumluluk alma bilincine sahip olan köylüler. Fakat yönetimin işi o baştaki hevesleri gibi kolay olmuyor ne yazık ki. Dernek yönetimi demek sürekli zamandan ve cebinden feragat demek. Yani bir dernekte yöneticiysen cebin kuvvetli olacak. Kendi çocuklarının eşinin rızkını kendi köyüne harcamak zorunda kalacaksın. Çünkü başına büyük bir iş almışsındır.

Beklersin ki beni desteklesin köylülerim ki köyüme bir şeyler yapabileyim. Ama nerde o günler… Kendini derneğine ve köyüne feda edersin. Etkinlikler yaparsın duyurmak için ve yapmak için cebinden paralar dökersin zamanını harcarsın. Fakat insanları o gecelere götürmekte oldukça zorlanırsın. Çünkü bilet pahalı derler, bakarız derler, ederiz derler , gelelim de seni destekleyelim demezler… Çünkü yöremizin zihniyeti eleştiri üstüne kurulmuştur… Oysa bu insanların bir çoğunun maddi gücü vardır. Kendi işlerine gelince her şeye para bulurlar ama dernek olunca işin içinde sana çıkarıp bir sakız parası bile zor verirler.

Dernekte yönetim temizlik yapar, lokal de bir köylü kalkıpta hizmet etmez. Yönetim millet üşümesin diye sobayı yakar kömürü yine kendisi taşır. Yetmez adam yoksa çayı da kendi dağıtır. O da yetmez sigaralıkları yine o boşaltır. Çünkü malum oturup oyun oynama kültürü , lafa gelince atmak ama icraatta yok olmak kültürü , içki-alem kültürü yöremizde çok ileridedir. Sosyallik bizim neyimize… Hoş gene arada sağlam insanlar vardır ki onların destekleriyle oluyor bir şeyler.

Görele derneklerini dolaşırken aldığım yorumlar “Artık millet aidat ödemiyor”… Sebep; o vermiyor ben niye vereyim! Oyun oynuyorlar ben oraya para vermem! Alem yapıyorlar para vermem! Dinciler var grup olmuşlar ben gitmem! Hep biz verdik başkaları versin!

Saymakla bitmez ki, ufacık çocuk gibi veryansın ediyoruz. Sanki parayı Ahmet Mehmet Hüseyin verdi desinler diye veriyorduk. Köyümüze sevdalıysak onun için veriyorduk bir şey beklemeden. Ama son dönemlerde tüm dernekler acı çekiyor. Korkarım ki bir çoğu da kendi kendini yok edecek.

Bu sorunlar sadece yöremizde var sanırken bir şokta Şile’nin bir köy derneğinde yaşadım. Onları överdim sürekli. Esnafları çok , çok güzel kalabalık etkinlik yapıyorlar diye. Meğer onlar da aynı bizim gibi olmaya başlamış. Yönetim artık bıkmış cepten ödemekten , kendi ceplerinden verdikleri parayla hiç işe yaramayan milletin ahkam kesip eleştiri yağmuruna tutmasından. “Bizde daha vermeyeceğiz. Yediremiyorum gururuma , parayı biz veririz hizmeti biz ederiz zamanı biz harcarız. Gel destekle dediğimizde ‘Ne işim var benim orada’ olur. Beş kuruş vermeden gelip dernekte masa işgal eder, aidat ödeyenin hakkını da götürür. Yine onlar çay parasını bile ödemeden sabahtan akşama kadar oturup çeker giderler. Ben bunlar için mi zamanımdan feragat edeyim. Bunlar için mi kendi ailemin rızkını buraya yatırayım. Vermiyorum artık para istifa ediyorum. Aday varsa gelsin alsın yoksa derneği de kapatsınlar…”

Bu olayı çok dernekte yaşadım halen de yaşamaya devam ediyorum. Özellikle yöremizde birbirine kızıp ha bire dernek kuranları gördükçe de bir genç olarak ürperiyorum. Bir arada iken ayakta duramayan dernekler bölününce nasıl ayakta duracaklar çok merak ediyorum.

Maalesef halk olarak artık çözüm üretmekten çok her şeyi yapar olduk. Hiçbir kayanın altına elimizi sokmadığımız halde yine her şeyi en çok biz bilir olduk. Nereye kadar gider bu zihniyet bilmiyorum ama doğru yolda olmadığımız kesin. Benim nazarımda olay şudur; Bir şey biliyorsan, talipsen, yaparım diyorsan, gelip yaparsın başa geçersin. Yok yapamam, edemem, ama eleştiririm, her şeyi ben bilirim diyorsan da kusura bakma susmasını bileceksin, bu hakkı sana hiçbir emek vermiş insan vermez. Susmazsan da lafını öyle bir yersin ki… Bilmem anlatabildim mi?

Sadete gelecek olursak derneklerimiz dert küpü. Yakında kapanmaların başlayacağını , tabelaların ineceğini bilmek için müneccim olmaya hiç gerek yok. Şöyle bir dolaşın zaten astarı kumaşını belli edecektir. Ne diyeyim , ALLAH sonumuzu hayretsin. Bizler bu kadar fakirleştik mi maddi olarak yoksa sosyallik düşmanı eleştiri adamı oldukta mı her şeye takoz koyuyoruz anlamadım. Ama aidatlar verilmediği ve dernekler etkinliklerinde desteklenmediği süre içerisinde yavaş yavaş can çekişecek ve ölecektir. İşin kötüsü, bu iş için gönüllü insanlarda küsüp gidecek ve artık kimse kimsenin yüzüne bakmayacak ortaya ipi göğüsleyecek adam da çıkmayacaktır. Umarım sonumuz hayırlı olur…

Bir önceki yazımız olan Şimdi Bu Etik Mi? başlıklı makalemizde Köşe Yazısı, makalesi ve oğuzhan kılıçarslan hakkında bilgiler verilmektedir.