Oğuzhan Kılıçarslan Makaleleri

Bir Avuç Toprak Uğruna

Cahillik başa bela… Hele ki bu cahillik bir karış toprak için adam öldürmek ise durum oldukça vahim…

Maalesef ki bu olaylar Ordu ve Giresun ili başta olmak üzere Türkiye’de hasat zamanı had safhaya ulaşıyor.

Geçtiğimiz günlerde Görele’deki bir arazi anlaşmazlığında hatırlarsınız 2 kişi öldürüldü, 1 kişi yaralandı.

Olayı kısaca hatırlatacak olursak; topladıkları fındıkları taşımak için başkasının bahçesindeki ayak yolunu kullanan bayanlar , ayak yolunun geçtiği bahçe sahibi tarafından uyarıldı. Altı üstü sadece patika yoldan yürüdüler, ne başkasının bahçesine benim dediler, ne başkasının bahçesindeki ağaçları kestiler, ne de o bahçedeki fındıkları topladılar. Tek suçları patikadan yürümeleriydi. Bunu bahçe sahibine anlatan bayanlar sanki küfür edilmişcesine gözü dönen bahçe sahibi tarafından olay yerinde kurşun yağmuruna tutuldu… Geride ise sadece gözü yaşlı ve birbirine düşman insanlar kaldı…

Olay sadece cinayetle sonuçlanan ve basına yansıyan bir örnekten ibaret… Fakat Giresun’da bu konuda oldukça sıkıntılar yaşanıyor. Örnek verecek olursak bizzat şahit olduklarımı kısa başlıklar halinde yazıyorum…

Başkasının bahçesindeki ağaçları sırf bana gölge yapıyor gerekçesiyle kesen birisi , bahçe sahibinin “neden kestin evladım?” diye sormasına celallenir ve üzerine yürür. Bunun neticesinde şoka giren bahçe sahibi hastanede tedavi altına alınır.

Diğer bir örnekte ise olay şöyle gelişir. Bahçesinden ayak yolu olarak yol vermeyen bir kişi diğer bahçe sahiplerini senelerdir dolaylı yoldan dolaşmak durumunda bırakır. Günlerden bir gün kendisi de başkasının bahçesinden geçmek durumunda kalır. Kendi yaptığını düşünerek yürürken ayağı kayar ve sert bir düşüşle birkaç metre bayıra yuvarlanır. Düşünceleri aklına gelir, ders çıkarır ve kendi bahçesini herkese açar…

Diğer bir örnekte ise başkalarının bahçelerindeki ağaçları sormadan kesip kendine odun yapan birisi bunun acısını seneler sonra sürekli bir hastalık ile öder. Çünkü o kadar çok ah almıştır, o kadar çok kişi kendisine hakkını haram etmiştir ki ömrünün sonu ona hüsran olmuştur. Kendisi de bunu seneler sonra kabul eder ve yattığı yerden ettiğimi buldum diyerek hıçkırıklara boğulur…

Araba yolu köye gelir ve yolun güzergahı belirlenir. Fakat birkaç kişi inatla bahçesini vermek istemez. Hiç düşünmez ki bu yol yaşlanıp yürüyemeyince bana da lazım olacak. İki tane fındık ocağı için köylünün yol sorununu uzatır da uzatır. Alacağı 10 kilo (para etmeyen) fındık onun için yoldan daha önemlidir. Büyük bağırış çığırışlardan sonra adam yaşlanır. Yol geçirmediği bölgede evi bir rampa patikanın üzerinde kalmıştır. Her gün işini yapmak için senelerce inip çıktığı rampa artık ona büyük bir zul gelmektedir. Köye gelen ekmek, zerzevatçı , tüpçü, dondurmacı gibi nimetlerden faydalanmak ona hep eziyet olmuştur. Günlerden bir gün hastalanır yatağa düşer. Bir süre normal seyirde yatar. Fakat günlerden bir gün durumu ağırlaşır. Hastaneye hemen kaldırılabilse kurtulma imkanı bulacaktır. Fakat araba yolu yoktur. Sandalyeye oturturlar patikadan taşırlar yola doğru. Fakat adam hastaneye geldiğinde canını teslim etmiştir…

İzinsiz olarak başkasının bahçesindeki fındıkları toplayan bir kişi senelerce bu huyunu sürdürür. Fakat seneler geçtikçe durum anlaşılır ve sert ithamlarla uyarılarak engellenir. Kişi artık sadece kendi bahçesindeki fındıkları toplamak durumundadır. Aradan çok geçmeden bahçesinde bir gün yangın çıkar ve büyük hasar görür…

Başkasının bahçelerindeki tirmitleri izinsiz toplayan bir kadının yaptığı anlaşılır. Fakat kendisine kimse bir şey demez. Ama köyde bu konuyla ilgili bir söylenti çıkmıştır. Kadının kulağına ulaşsa da habersizlikten gelir , huylu huyundan vazgeçmez misali tirmitleri toplamaya devam eder. Yine günlerden bir gün tirmitleri toplarken ayağı kayar ve metrelerce yuvarlanıp ayak ve kollarını kırar. Olayı yaptığına verir ama iş işten geçmiştir…

Örneklere bakacak olursak pek çok örnek yaşanmıştır yöremizde. Hepsi canlı canlı yaşanmış , nice dersler çıkarılmıştır.

Fakat günümüzde halen, bu dersi çıkarmayıp altı üstü bahçesinden yürüyenlere silah çekecek kadar, başkasının bahçesinden izinsiz kestiği ağaçları kendisine soran bahçe sahibinin üstüne girebi ile yürüyecek kadar, köyüne gelecek medeniyete 2 ocak fındık için karşı çıkacak kadar “düşüncesiz” insanlarımız bulunmaktadır.

Bu durumda olanlar belki hepimizin en yakın birer akrabaları , belki de bizlerinde sinir olduğu köylümüzdür. ALLAH her şeyin sahibiyken , biz kimin mülkünden kimin kuluna geçme izni vermiyoruz? Biz kimin mülkünden medeniyeti engelliyoruz? Biz kimin mülkündeki ağaçları kesip etrafa zarar saçıyoruz?

Bu kadar düşüncesiz insanlar senelerden beri gelip gitmiş ve pek çoğu kara toprağın tadını tatmıştır. Acaba hangisi 2 ocak fındıklığını beraberinde götürmüştür. Acaba hangisinin çocuğuma kalsın diye yola değişmediği bahçelere çocukları sahip çıkmıştır? Görebilenlerimiz için elbette ibretler vardır…

Öyle sanıyorum ki dostlar , yöremizin en büyük sorunlarından birisi de bu. Kendim şahsen öyle bir örnek yaşadım ki , üzülmeden edemedim. Kendi köyüme yol gelmesi için dilekçe vermeye gittiğim valilikteki memurlar konuştukça hayretler içerisinde kaldım. Meğerse başka köylerde , benim yol gelmesi için mücadele verdiğim kadar “sırf bir incir ağacı gidecek diye” yol gelmemesi için mücadele edenler varmış. Evlerinin önüne gelen yol sayesinde bahçelerinin kat kat değerlenecek olduğunu ve yarın öbür gün kendi evlat ve torunlarının bu yol kenarındaki bahçeler sayesinde ev yapma imkanına kavuşacağını bile bile , yol gelmesi için uğraşan muhtarını valiliğe şikayet edenler bile varmış… Tek sorunları inat! Kuru bir inat! Kuru bir gurur! Kuru bir katı düşünce!

Hiç düşündüler mi ki acaba, yol sayesinde değerlenecek bahçelerinin ücretlerini? Yarın öbür gün yol kenarındaki bu bahçelere ev yapma imkanına sahip olacak evlatlarını? Verdikleri bahçe sayesinde gelen yoldan geçen her kişiden sevap kazanacaklarını?

Bir inat uğruna onlarca kişinin eziyet çekmesini sağlayan bu düşüncesiz insanlar halen var ve zihniyet değişmediği sürece de olmaya devam edecek. Burada düşünebilen ve görebilenlere ikna kabiliyeti yüksek kişilere ihtiyaç duyulmaktadır. Onlara bunu usulüyle anlatmalı , geleceği göstermeliyiz. Artısını , eksinini düşünmelerini sağlamalıyız.

Bu hususları sıralarken ikinci bir hususu da kaçırmamam gerektiğinin farkındayım.

Bu bahçeler büyük zorluklarla kazanılmış ve bizlere miras olarak kalmış olabilir ve değerleri gözümüzde büyük olabilir. Bizler için maddiyatından çok maneviyatta içerebilir. İşte bu durumda insanın vicdanıyla baş başa kalması gerekiyor. Seneler önce yol imkanı zaten yoktu ve dedelerimiz ninelerimiz bu bahçeleri gözü gibi saklamış, korumuş. Fakat geçmişteki dönem ile şu dönemdeki farkları gözetecek olursak, onların şu anki durumda bu bahçelerdeki yol kararında nasıl davranacaklarını vicdan sesiyle dinlememiz gerekir. Onlar yaşlılığı, yürüyememeyi, teknolojiden uzak kalmayı tattılar. Şu anki köye çıkan ekmek yerine mısır ekmeği yediler. Hastalandılar hastaneye gidemediler. Tüp nedir hiç bilmediler. Günümüzde köylere gelen bir dondurmayı, gazeteyi, zerzevatçıyı hayal bile edemediler. Fakat devir değişti , teknoloji ilerledi. Yapılması gereken de teknolojiye uyarak medeniyete yol vermektir. Bu herkesin yararına olacaktır. 2 ocak vermekle onların emanetine hıyanet etmiş olmayacağız, onlar bu devirde yaşamış olsalardı onların yapacağını bizler yapmış olacağız.

Eğer ki kıyamıyorsanız ikinci bir proje isteyebilir güzergahı değiştirebilirsiniz. Fakat köy yollarında bu şekil bir güzergah değişikliği mümkün değilse ikinci bir kez vicdanınızı dinleyeceksiniz. Eğer ikinci proje imkanı varsa , ikinci projenin geçtiği bahçe sahibi de aynı durumdaysa; “neden ilk proje olmadı benim bahçeme yöneldiniz?” diye bir katılık göstermemeli, inatlaşmamalıdır. O da kendini sorgulamalı ve vicdanını dinlemelidir. Değişecek görüntüler belki pek çok hatırayı götürecek fakat bir o kadar hatıra ve imkanı da sunacaktır. İki tarafında olumsuz karar belirtme durumunda ise tekrar onların düşünmeye ihtiyaçları olacaktır. Vicdani sesler art niyet dinlemedikleri için mutlaka doğruyu onlara söyleyecektir. Çünkü onlar sırf inat uğruna, kısır bir döngü içerisindeki çekişme uğruna hiçbir değeri olmayan bahçelerden yol vermeyenlerden, başkasına kızgın olmasından dolayı yer vermeyenlerden olmadılar. Çünkü onlar hatıraları için kararsız kaldılar…

Bu hususta son diyeceğim şudur ki dostlar, iki karış toprak için kalp kırmayalım, kul hakkını gözetelim. Nasıl ki başkası bizim bahçemizden ağaç kesip fındık toplarsa rahatsız olacaksak , bizler de başkasının bahçesine bunu uygularsak o insanlarda rahatsız olacaklar. Kavga gürültü çıkarmaya, başkasının hakkını almaya kimsenin hakkı yok.

Şahsen yol geliyorsa köye benim bütün bahçemden geçsin, isterse bütün ocakları yok etsin. O yoldan nesiller boyu insanlar faydalanacaksa varsın bahçem kalmasın. Bahçesine gitmek için başka yolu olmayan insanlar varsın benim patika yollarımı doldursun… Fakat asla bir art niyet taşımasın…

Haklarımıza saygılı olalım ve geleceğe yönelik çalışmalara sırf inat uğruna engel olmayalım. O neden vermedi de ben vereyim? Onun dedesi öyle yaptı da ben neden yapmayayım? Yok o şöyle dedi, yok bu böyle yaptı… v.b. gibi kısır döngülere girersek asla bir sonuç çıkaramayız, çıkaramadığımız gibi ortalığı iyice germekten ve huzuru kaçırmaktan başka da bir şey yapmayız. Elbette gururu yenmek zordur, ama o gururunu yenebilen insana ne mutludur. Onu ancak onun gibi düşünenler anlayabilir. Varsın diğerleri anlamasın… Bizler bunu yapmak mecburiyetindeyiz. Yoksa insanlıkta kaybedecek , bizlerde kaybedeceğiz… Nasılsa hepimiz siyah saçlarını beyaza teslim edecek , elden ayaktan düşecek, toprağın tadını mutlaka tadacağız. O yüzden daha fazla geç kalmayalım ve birlik olarak birbirimize sadece saygıyla bakalım, saygıyla konuşalım…

Bir önceki yazımız olan Giresun İsmi Siliniyor, Biz İse Uyuyoruz! başlıklı makalemizde Biz İse Uyuyoruz!, Giresun İsmi Siliniyor ve Köşe Yazısı hakkında bilgiler verilmektedir.